Oturduğum mahallede bir teyze var, yüzünü hiç görmedim. Kimdir, necidir bilmiyorum. Sadece sesini tanıyorum. Nasıl tanıyorum? Birkaç ayda bir, hep aynı ağıtla, yakıcı tınısıyla, sabahleyin, sokak sokak dolaşıyor. Ne hissedeceğime karar veremiyorum duyduğumda. Garip bir duygu.
Oturduğum eve iki sene önce yerleştim. Mathieu van der Poel’un Wout van Aert karşısında erken açtığı bir sprintle cyclocross dünya şampiyonluğunu elde ettiği gün. Akşamında deprem olan gün. Yasın, karmaşanın arasında sabahın köründe eski evimden eşyaların toplanışını ve birkaç mahalle öteye taşınışını hatırlıyorum. O zaman, karanlık dünyamızda yeni eve adım atar atmaz ağıt teyzeyle tanıştım. İlk duyduğumda afallamıştım, gerçi hâlâ öyleyim ama biraz da alıştım gibi, bilmiyorum. Yokken hiç aklıma gelmiyor, ortaya çıkınca da ah işte diyorum, yine buluştuk.
Şimdi bunu niye anlattım? Bugün, yani bültenin bu sayısının satırlarını doldurmaya başladığım gün cuma. Sıklıkla laf kalabalığı yaptığım ilk bölümü sabah saatlerinde günü karşılarken yazıyorum. Bülten için ayırabildiğim kalan saatlerimi de sadece bisiklete odaklanarak dolduruyorum böylece. Yani başta okuduğun tüm gevezelikler benim cuma sabahı ruh halimi içeriyor sevgili bisikletsever. Bugün de güne ağıt teyzeyle başladım. Satırları yazdığım sırada ara ara geliyor kulağıma tınısı. Niye, nasıl bilmiyorum. Bana hissettirdikleri için kendisine kızayım mı yoksa teşekkür mü edeyim kararlaştıramıyorum. Acısı da tınısı da tanıdık geliyor.
Kolay günlerden geçmiyoruz. Üzülüyoruz, direniyoruz, sonra tekrar üzülüp tekrar direniyoruz.
Geçmişi unutmadan, şimdiyi en doğru şekilde yaşayıp geleceğe umutla baktığımız günler bugünler. Acımız sağlam, ümidimiz sağlam.
Hâlâ bana ne hissettirdiğini kestiremediğim ağıt teyzeye de bize de mutlu yaşamlar diliyorum.
La Vuelta Femenina
Sayıya ağır başladığımın farkındayım bisikletsever. Toparlayacağıma bisiklet tanrıları adına söz veriyorum.
Geçtiğimiz hafta Vlueten #17 yayınlandığı sırada La Vuelta Femenina’nın son etabı koşuluyordu. Final gününü, sevgili genel klasmancımız Demi’yi övmeyi, bisiklet sporunda kolektif biçimde yer almanın değerini anlatmayı sonraki haftaya bırakmaya karar vermiştim.
O gün bugün.
Demi Vollering, tutkunu olduğumuz bu sporun travmatik bazı anlarını tecrübe etmiş biri. Fransa Turu şampiyonluğunu bir elin parmaklarını geçmeyen saniyelerle kaybetmek, takım arkadaşlarının ihanetine uğramak ya da kariyerinin pik noktasına yaklaşırken en büyük rakibinden ve onu yenme deneyiminden mahrum kalmak her bisikletçinin tek bir ömrüne sığacak zorluklar değildir kolay kolay. İsviçre Alplerinde yaşayan Hollandalı yıldızımız bunların hepsini yaşadı. Aynı zaman dilimi içinde zirveye de dokundu, dibe de. Bu sırada duygularını bizlere açmaktan hiç çekinmedi. Modern sporun en sevdiğim yanı da bu zaten. Âdeta makinaya dönmüş bedenler bize aynı biz gibi konuşuyor artık.
İçinde bulunduğumuz sezona, biçim değiştiren ve eksilen bir Los Galacticos projesinin ardından yaşananları takip ederek girdik. Yakın geçmişin bazı SD Worx yıldızları kendilerine yeni kapılar açtı. Duygu durumuyla en haşır neşir olduğumuz isim Marlen Reusser, daha önemli roller almak üzere Movistar’a imza attı. Takımın büyük tur patronu Demi de ona iyi gelecek bir yere gitmeyi tercih etti. Çünkü kabuk değiştirmenin zamanı çoktan gelmişti. Geçtiğimiz yıl takım içi ilişkilerinde karşılıklı bazı pürüzler görmüştük onun adına. İki taraf da birbirini sevip sayıyordu ama ilişkiye nokta koyma zamanının gelip geçtiğinin farkındalardı da. Fransa Turu’nda düşüp yalnız kaldığı sıralar şampiyonluk elinden kayıp giderken, takım arkadaşlarının önde zafer kutlamaları yaptığı anlarda hepimiz her şeyi anlamıştık, değil mi? Olayın belki haklı sebepleri vardı elbet ama önümüzde bir sporcunun yaşayacağı en büyük travmalardan biri duruyordu. Onun sözleriyle Demi acısını benimsedi ve önüne baktı.
Yeni yılda ilk büyük turuna farklı renklerle ve gülen yüzle girdi. Sezon başından beri kusursuz bir ilişki kurduğu takım arkadaşlarına kolektif olarak en büyük başarıyı tattırdı. Çizgiyi ilk sırada geçtiği son etapta renktaşlarını beklerken mayosunun içindeki telsize eğilip hadi kızlar yapabilirsiniz diye seslendi, La Vuelta’yı kazandık diye ekledi. Takım olmanın değerini en iyi o biliyor.
Etaplara bakalım.
1.Etap: TTT (Lidl-Trek) - Başlangıç kısacık bir takım zamana karşı etabıyla oldu. Bireyseli tercih ederdim. Disiplinin uzmanları ağır bastığı için galip hiç şaşırtmadı. Kırmızı mayoyu çok sevgili Ellen van Dijk giydi.
2.Etap: Marianne Vos (Visma Lease a Bike) - 100 kilometreyi bulmayan ıslak bir sprint etabı. Sporcular bol bol kaydı düştü. Cat Ferguson umutluydu ama finişten önceki son dönemeçte bariyere tosladı, i’m stupid dedi. Biz de geçer genç dostumuz, takma kafana dedik. İki tekerin en büyüğü Marianne Vos çok rahat bir sprint galibiyeti aldı. Letizia Paternoster de kırmızı mayoyu giydi, çok sevindi.
3.Etap: Femke Gerritse (SD Worx) - Gün hızlı koşuldu. Profil dalgalıydı ama beklenti toplu sprintti, öyle oldu. İki sert kaza izledik, peloton daha üçüncü günden fazlaca kazaya karıştı. Femke kariyerinin en büyük zaferini Marianne Vos’a meydan okuyarak aldı. Kırmızı mayoyu üstüne geçirdi. Takımı onun için çok güzel çalıştı.
4.Etap: Anna van der Breggen (SD Worx) - Bacakların yanmaya başladığı günde hafif hafif irtifa alındı. van der Breggen kariyerinin ikinci baharında galibiyete kusursuz bir hamleyle kavuştu. Bitime 7 km kala atak yaptı, zamanlaması mükemmeldi, kimse takip edemedi. Ama genel klasman için istediği farkı da yeterince açamadı.
5.Etap: Demi Vollering (FDJ-SUEZ) - Tanıdık bir zirve finişi. Burada fazlaca anımız var. Yakın dönemde Demi, Primoz Roglic ve Sepp Kuss gibi isimlerin solo zaferlerini izledik bu yollarda. Gün ıslaktı, etap kolay koşulmadı. Peloton yine kazalara karıştı. Final tırmanışları yorucuydu, herkes ecel terleri dökerken Demi gidonu bırakıp rahat rahat jilesini çıkarıyordu. Tanıdık geldi mi? Son 10 km’de bolca atak izledik. Galibiyet hareketi 3 km kala geldi. Marlen Reusser eski takım arkadaşı Demi’yi izledi, onun arkasında da dünün galibi van der Breggen vardı. SD Worx yine üçledi diyebilir miyiz? Günün sonunda Femke Gerritse yara bere içinde kalmış halde kırmızı mayoyu Demi’ye bıraktı.
6.Etap: Marianne Vos (Visma Lease a Bike) - Dümdüz ama sonu hafif bir yükseltiyle biten sprint günü. Açık araziler sebebiyle aksiyonlu geçti. Genel klasmancılar rüzgâr türbinleri arasında kısa bir mücadeleye girişti. Sonra devreye Vos grubu girdi. Mischa Bredewold neredeyse keçiden galibiyet çalıyordu ama yapamadı.
7.Etap: Demi Vollering (FDJ-SEUZ) - Kraliçe etap final gününe kaldı. Tüm hafta olduğu gibi yağışlı koşuldu. Son sarı mayomuz Kasia Niewiadoma’nın son bölümlerde lider gruba tutunamaması kimilerini şaşırttı ama o aldırmadı, bu sezon hedefinin sarıyı korumak ve onun için mücadele etmek olduğunu söylüyor aylardır. Finale favoriler beraber girdi. Finişe yaklaşırken Demi onlardan ayrıldı. İkinci kez kırmızı mayo zaferini tattı. Arkasından eski takım arkadaşları geldi. Marlen Reusser eski iki teker aşkına kavuşmuş gibi, keyif verici.
🔴 Demi Vollering - genel klasman
🟢 Marianne Vos - puan klasmanı
🔵 Demi Vollering - yokuş klasmanı
Giro d’Italia 2025, sabır
Bu satırları yazdığım sıralar Giro d’Italia rejisi ekrana İtalyan usulü şiş kebap yansıtıyor. Sabahki ruh halim geçmiş durumda bisikletsever. Karnım acıktı sadece.
İki teker sezonunun ilk büyük turunda açılış haftası nasıl geçti sorusunu pazar gününün ardından yanıtlamak isterim. Ama şimdiye dek diye sorulursa öyle böyle diye anlatırım. Mads Pedersen severler için harika geçti, o kesin. Hepsi saf olmamak üzere 5 sprint etabı, bir bireysel zamana karşı, bir de tırmanış günü atlattık. Durağan geçtiğine dair eleştiriler görüyorum, hak da veriyorum ama duruma başka yönlerden de bakıyorum. Geçen sene zirvede açıp kapatmıştık Giro’yu, bu olanlara Pogi sonrası bunalımı diyebilir miyiz? Sloven dostumuz pembeler içinde bir Ken gibi tüm İtalya’yı coşkuyla dolaşmıştı çünkü.
Bu sene tura güneyde, Adriyatik kıyılarında başladık. Arnavutluk açılışı hiç fena değildi. Oradan Giro’nun sık sık uğramadığı bölgelere geçiş yaptık. Yavaş yavaş hızlanıyoruz. İkinci hafta rota biraz daha dalgalanıyor. Son hafta da asıl mücadele başlıyor. Bu sene Giro Arap atı gibi, anahtar kelime sabır.
İlk hafta etaplarına bakalım.
1.Etap: Mads Pedersen (Lidl-Trek) - Açılışta başkent Tiran’a yol alırken iniş çıkışlı bir sprint etabı izledik. Lidl-Trek sazı ele aldı. Pedersen pembe mayoyu giydi. Finişe 5 km kala yarıştan Mikel Landa’yı kaybettik. Çukurdaki kaldırıma sırt üstü düştü, omurgasında kırık var. Çok da iyi geçiyordu Soudal Quick-Step günleri, burada kendi için yarışacaktı.
2.Etap: ITT | Josh Tarling (INEOS Grenadiers) - Ortasında çıkıntı olan kısa bir bireysel zamana karşı. Tarling ilk büyük tur etap zaferine kavuştu, sonunda. Primoz Roglic ilk hafta ağırdan alır diye düşünüyordum ama öyle yapmadı, değişmiş. Pedersen de pembe mayosunu korudu, bu sene mükemmel koşuyor.
3.Etap: Mads Pedersen (Lidl-Trek) - Sprint etabıydı ama saf sprinterlerin çoğu bitime 30 km kala biten uzun ve sert tırmanışı atlatamadı. Tırmanabilen hızlı bacaklar kapıştı, yine pembe mayomuz galip geldi.
4.Etap: Casper van Uden (Picnic PostNL) - Arnavutluk ziyareti bitti, İtalya’ya geçildi. Lecce’deki dümdüz sprint etabında kazanan Casper oldu. Finiş dardı, önde olan avantajlıydı. Casper çok güzel yarıştı. Ona güvenmeyenleri şaşırttı, güvenenleri gururlandırdı.
5.Etap: Mads Pedersen (Lidl-Trek) - Ataklara müsait, tırmanabilen sprinterlerin etkili olabileceği bir etaptı. Finiş de yokuş yukarıydı. Son 10 km’yi her bisikletseverin deneyimlemesini isterim sevgili bisiklersever. Pedersen bir geri düştü bir öne geldi. Nasıl kazandı anlamadık. Mathias Vacek günlerdir liderinin zaferlerinde en büyük role sahipti ama bu etapta kendini aştı. Maglia rosa’yı finişe fırlattı âdeta.
6.Etap: Kaden Groves (Alpecin-Deceuninck) - Turun en uzun etabı, tam 227 km. Başı tırmanışlı, bol iniş çıkışlı, sonu da dümdüz. Her şey sprinterleri yorup ilginç bir kazanan çıkarmak için tasarlanmış. Ama olası yağış hesaba katılmamış. Peloton ıslak yolda iniş yaparken kaza yaptı. Red Bull Bora ilk düşenlerdi, 2022 şampiyonu Jai Hindley beyin sarsıntısı geçirerek yarış dışı kaldı. Etap bir süre nötralize edildi. Başladıktan sonra zaman farklarının bugün için geçerli olmayacağı duyuruldu. Finişte saf sprinterler mücadele etti. Visma çuvalladı, Alpecin güzel çalıştı ve galibiyeti de Kaden Groves aldı. Hollandalı sprinterin ikinci Giro etap zaferi bu. Tour de France’ta da gözüne diktiği etaplar var ama işi çok zor, yanında Jasper Disaster var. Önünde daha doğrusu. Aslında sprint treninde yer aldığını düşünürsek arkasında demeliyim. Anladın sen bisikletsever.
7.Etap: Juan Ayuso (UAE Emirates) - Giro d’Italia 2025’in ilk zirve finişi. Aslında gün kaçış galibiyetine çok uygundu ama genel klasman takımları onları kovalamayı tercih etti. Egan Bernal bizlere eski günlerinden bir kesit izletti, o dahil herkesin gözü yaşardı. Roglic ağırdan aldı. Bilerek mi yaptı yoksa bacakları mı yetmedi bilemeyiz. Juan’a umut verdi. Genç İspanyol, büyük hayallerle adım attığı turda kariyerinin ilk büyük tur zaferini almış oldu. Heyecan seviyemiz arttı mı? Rivalry's cool.
*O kadar etap anlattım, Wout van Aert’tan hiç söz etmedim. Oysa bu hafta onu neredeyse Pedersen kadar konuştuk. Ne oldu Wout’umuza bilmiyorum. Belalar başına çorap söküğü gibi geldi, durduramadık. O sökük hâlâ bitmemiş gibi de en kötüsü. Şanssız, moralsiz, formsuz da aynı zamanda, psikolojik olarak da yorgun gibi duruyor. Tazelenmek için bir şeyler arıyor. Canını sıkan sadece bireysel performansı değil bir de. Wout’un ne kadar önemli ve değerli bir takım kaptanı olduğunu biliyoruz. Fransa’da Jonas Vingegaard ve Primoz Roglic için yaptıklarından takıma yeni katılan gençlere küçük yarışlarda ilk galibiyetlerini tattırmak için uğraşlarına kadar tüm çabalarını dünmüş gibi hatırlıyoruz. Giro’nun bu edisyonunda görevi -hayata dönmenin dışında- sprinteri Olav Kooij’a yardımcı olmak. Ama geride bıraktığımız hafta yardım etmekten çok köstek oldu bile diyebiliriz. Bu durum onu da üzüyor eminim. Umarım fazla yıpranmadan çözüm yolları bulabilir.
*Her gün Twitter’da uzun uzun Giro konuşuyorum bisikletsever. Umarım görüyorsundur. Orada da eşliğini beklerim.
*Rota - İkinci hafta infografiği pazartesi akşamüstü geliyor, onun da haberini vereyim.
Geride bıraktıklarımız
Bu hafta muhtemelen senin gibi benim de odağım Giro oldu bisikletsever. Ama Vleuten için geride bıraktıklarımızdan geri kalmadım. Bir gözüm de oralardaydı. Daha bir kaotik geçtiler hatta.
Ufak ufak bakalım.
Grand Prix du Morbihan - Benoit Cosnefroy / Eleonora Gasparrini: Bahar klasiklerinin sonu maalesef her bisikletseverin takip edemediği ama oldukça keyifli geçen yarışlarla doludur. Grand Prix du Morbihan da bunlardan biri. Tükenmekbilmez enerjileriyle klasik koşabilen sprinterlerin yarışında Cosnefroy üçledi, Gasparrini de sezonun ilk zaferini aldı.
Tro-Bro Leon - Bastien Tronchon: Fakir Roubaix’si derler. İzleyiciler için yılın en güzel yarışlarından biridir. Aslında içinde yer alan için de öyle olmalıdır, çünkü sevmeyen burada barınamaz. Bu sene de güzel bir mücadele ortaya çıktı. Finalde Decathlon ikilisi el ele geldi finiş çizgisine. Sözü uzatmayayım, YouTube’da İrlanda müziğiyle bezenmiş muhteşem bir özet var. Nedense buraya ekleyemedim. İzlemezsen bozuşuruz sevgili bisikletsever.
Dunkerque yarışları: 1955'ten beri her yıl Mayıs ayında Hauts-de-France’ta gerçekleşen 4 Jours de Dunkerque yarışlarından bahsedelim şimdi. Bu sene öncesinde klasik koştuk. Onu Pascal Ackermann kazandı, böylece galibiyet orucunu da bozmuş oldu. Sonrasında beş gün süren 4 gün yarışları başladı. Şu an 3. etabı bitirdik. Axel Zingle, Lewis Askey ve Pierre Gautherat zaferleri izledik. Yarışlar kaotik geçiyor diye duydum.
Tour de Hongrie: Biz Giro izlerken Macaristan Turu’ndan çeşit çeşit kaza haberleri geldi. En fecisi ikinci etapta olandı, birçok bisikletçi yarış dışı kaldı. İlk iki günü Danny van Poppel kazandı, kraliçe etap olan üçüncüyü de Harold Martin Lopez. Tur pazar günü bitiyor, başka bir tırmanış etabı olmayacak.
Navarra Women’s Elite Classic - Cat Ferguson: Kadınlarda İspanya yarışlarına devam ediyoruz. Movistar’ın genç yıldızı Vuelta’dan mutsuz ayrılmıştı, formunun meyvesini burada almış oldu. Kariyerinin en büyük zaferi bu. Nicesini göreceğimize eminim.
Itzulia Women: Sıra üç gün sürecek Bask bölgesi yarışında. İlk etabı Mischa Bredewold kazandı. Bitime doğru Anna van der Breggen sert bir kaza yapıp süre kaybetti. İyi olduğunu umalım.
Kısa Kısa
Remco zu Ineos 🫢
Riccardo Magrini’nin haberine göre Remco Evenepoel seneye INEOS Grenadiers ile anlaşacakmış. Dedikoduları uzun zamandır duyuyoruz. Gerçekleşene kadar dillendirmeye devam edelim. Nasıl olur? Bence hoş olur.Mads Pedersen ve Lidl-Trek, bir ömür.
Şu sıralar İtalya semalarında pespembe dolanan sevgili Mads, Lidl-Trek ile sözleşmesi sona gelirken İtalya menşeli Amerikan takımıyla ömürlük bir anlaşma imzaladı. Hepimize sürpriz oldu. İkiliyi mutlu birlikteliklerini bir kez daha taçlandırdıkları için kutlayalım. Fransa Turu’na gidemediği için keyifsiz olduğu konuşuluyordu. Bir yol bulmuşlar gibi. Anıt kovalamacasında bol şans kendisine.Bradley Wiggins ve emekliliğinin ardından kokainle mücadelesi.
2012 Fransa Turu şampiyonu ve beş kez olimpiyat altını kazananı Wiggins, emekliliğinin ardından yaşadıklarını anlattı. Bağımlılığı sebebiyle ailesinden nasıl uzaklaştığını ve Lance Armstrong’un ona yardımlarını konuştu. Yakında The Chain isimli otobiyografisi çıkıyor. O zamana kadar The Observer’a verdiği röportaja göz atabilirsin bisikletsever, bu hafta sonu daha geniş versiyonu yayınlanacak.Mathieu van der Poel dağ bisikletine geri dönüyor.
Duyan duymayana söylesin. Dünya Kupası’nın Çek Cumhuriyeti ayağında olimpik mesafe koşacak. Önümüzdeki hafta sonu yani. Spesifik olarak pazar günü.Billie Eilish 😎 Jenny Rissveds
Rissveds dağ bisikleti mesaisinde Brezilya yarışları dönüşündeki kısa arada Billie konserine gitmiş. Darısı başımıza demek için aldım.
Önümüzdeki hafta
Pazartesi hariç hafta boyu - Giro d’Italia
16/18 Mayıs - Itzulia Women
16/18 Mayıs - UCI Dağ Bisikleti Dünya Kupası, Polonya (Down Hill)
22/25 Mayıs - Vuelta a Burgos Feminas
23/25 Mayıs - UCI Dağ Bisikleti Dünya Kupası, Çek Cumhuriyeti
Vleuten #18’den bu kadar.
Ağır bir sayı oldu, değil mi? Güzeldi ama. Umarım sevmişsindir sevgili bisikletsever.
Okuyan gözlerini, yorumlarını, kalplerini bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere,
Vleuten
📍 İçerikten hoşlandıysan ve yayıncıyı desteklemek istersen ona Ko-fi ile bağış yapabilirsin. Müteşekkir olur.
Lance Armstrong’a malum nedenlerden dolayı pek de sempatim yok. Bu arada, temel gıcık kapma sebebim doping yapması değil (Sarper Günsal’ın deyimiyle “hangimiz yapmıyoruz ki?”😄), daha çok US Postal ve sonrası zamanlardaki bossy ve bullying halleri. Ama adam zor durumdaki eski bisikletçilere hızır gibi yetişiyor, destek oluyor, o açıdan da çok takdir ediyorum.
Baştaki “gevezeliklerinizin” meraklılarından biri olarak bu haftakinin ilk üç arasına girdiğini söylemek istiyorum. Her şeyi şiir gibi özetlemişsiniz, elinize sağlık 👏🏻👌🏻
Umutla direnmeye ve Giro’muzu takipe devam ♥️